48 * KAYBOLAN ZAMANIMIZ
Zamanımızı Planlayarak Zaman Kazanabiliriz
Öğrenciyken defalarca izlediğim ve bugün bile özlediğim bir film: Ölü
Ozanlar Derneği. Onca yıl geçti, Öğretmen John Keating’in sınıfındaki
öğrencilere söylediği “Günü yakalayın çocuklar, yaşamlarınızı olağanüstü
kılın.” cümlesi hiç çıkmadı zihnimden. Yaşadığım anın değerini düşünerek
yaşamaya çalıştım hep. İş hayatında yine sıklıkla üzerinde düşündüğüm bir
kavram oldu zaman. Zamanımı nasıl daha verimli kullanabilirim? İşlerimi
nasıl planlamam gerekir? Nereden başlamalıyım? Neye ne kadar zaman
ayırmalıyım? Neleri erteliyorum? Önceliklerim neler? Zaman kaybını
önleyebilir miyim?
Zamanın tekrarı yok, hep ileriye doğru akıp gidiyor ve o en değerli
hazinemiz. Hayat kalitemiz zaman kalitemizle aynı anlama geliyor.
Çoğumuz gerek iş yaşamımızda, gerek özel yaşamımızda zamanın bize
yetmediğinden, işlerin yetişmediğinden, yapmak istediklerimizi yapamamaktan
yakınıp duruyoruz. Zaman en değerli hazinemizken, zamanı doğru
yönetemediğimizde onu bir baskı unsuru gibi görüyor, hayatlarımızı bir
yarışa, karmaşaya döndürüyoruz, yaşamlarımız üzerindeki kontrolümüzü
kaybediyoruz. Oysa bilinen basit bir gerçek var “Zamanı yönetmek yaşamı
yönetmektir.”
İçinde yaşadığımız yüzyıl, zaman yönetimini daha da önemli bir hale
getiriyor. Yapılması gereken ve yapmayı arzuladığımız onca şey var ve zaman
çok kısa…Sahi gün herkes için 24 saat değil miydi?
Zamanı algılayışımızda ve yaşayışımızdaki farklılıklar yaptığımız işi,
yaptığımız iş ne olursa olsun, sevip sevmememizden kaynaklanıyor. Eğer
yaptığımız işi seviyorsak, severek emek verdiğimizde zamanı düşünmüyoruz
bile. Zaman verimli bir şekilde akıp gidiyor. Ancak yine de doğru bir
planlama her zaman işe yarıyor.
Yapmayı düşündüğümüz işleri planlarken, onları; “önemli”, “önemli değil”,
“acil”, “acil değil” kategorilerine ayırarak başlayabiliriz. Yaptığımız bu
önceliklendirme işlerimizi kolaylaştırır. Acil ve önemli olanları
tamamlayarak, acil olmayan ve önemli olmayanlarla devam edebiliriz. Elbette
bu konuda kendimize karşı dürüst olmak ve doğru önceliklendirme yapmak çok
önemlidir. Yapmaktan sürekli kaçarak ertelediğimiz acil ve önemli işlerin
geciktirilmesi ileride ciddi sorunlara yol açabilir.
Zamanımızı nasıl kullanacağımız konusunda öyle çok seçeneğimiz var ki;
sadece seçim yapmak bile zaman alabilir. Ama doğru önceliklendirmeyi yapıp
işe koyulduğumuzda, kararlılığımız ve gayretimiz bizi başarıya
götürecektir. Hem iş hayatımızda, hem özel hayatımızda hedeflerimizi,
yapmak istediklerimizi çok iyi belirleyip, amaçlarımıza ulaşmak için
izleyeceğimiz yol haritalarımızı ortaya koymalıyız. “Uzun zaman
planlaması”ndan “kısa zaman planlaması”na doğru gitmek bir yol olabilir.
Örneğin beş yıl sonra kendimizi nerede görmek istiyoruz? Peki önümüzdeki
yıl ne yapıyor olacağız? Bu ay içinde bitirmemiz gereken projeler neler? Bu
haftayı nasıl planlarsak işlerimizi yetiştirebiliriz? Sürekli ihmal
ettiğimiz spora başlarsak haftanın hangi günleri gidebiliriz? Peki bugün,
bugün neler yapacağız ve nasıl bir yol izleyeceğiz? Akşam sinemaya gitmek
için vaktimiz olacak mı, yoksa önce alışveriş mi yapmalıyız? Peki ne zaman
dinleneceğiz?
Tüm istediklerimiz ve yapmamız gerekenler için yeterli zamanımız var.
Zamanımızı planlamak için ayıracağımız kısa bir süre bize ciddi anlamda
zaman kazandıracaktır. İnanın, üzerinde durup düşünmeye ve zaman ayırmaya
değer. Asıl zaman kaybı, zamanımızın azlığından ya da başkalarının
zamanımızı nasıl çaldığından şikayet etmektir. Yaşamlarımızı olağanüstü
kılmak için, zamanın en değerli hazinemiz olduğunu unutmadan, geri dönüşü
olmayan zamana sahip çıkalım, yaşadığımız her ana…
Öğrenciyken defalarca izlediğim ve bugün bile özlediğim bir film: Ölü
Ozanlar Derneği. Onca yıl geçti, Öğretmen John Keating’in sınıfındaki
öğrencilere söylediği “Günü yakalayın çocuklar, yaşamlarınızı olağanüstü
kılın.” cümlesi hiç çıkmadı zihnimden. Yaşadığım anın değerini düşünerek
yaşamaya çalıştım hep. İş hayatında yine sıklıkla üzerinde düşündüğüm bir
kavram oldu zaman. Zamanımı nasıl daha verimli kullanabilirim? İşlerimi
nasıl planlamam gerekir? Nereden başlamalıyım? Neye ne kadar zaman
ayırmalıyım? Neleri erteliyorum? Önceliklerim neler? Zaman kaybını
önleyebilir miyim?
Zamanın tekrarı yok, hep ileriye doğru akıp gidiyor ve o en değerli
hazinemiz. Hayat kalitemiz zaman kalitemizle aynı anlama geliyor.
Çoğumuz gerek iş yaşamımızda, gerek özel yaşamımızda zamanın bize
yetmediğinden, işlerin yetişmediğinden, yapmak istediklerimizi yapamamaktan
yakınıp duruyoruz. Zaman en değerli hazinemizken, zamanı doğru
yönetemediğimizde onu bir baskı unsuru gibi görüyor, hayatlarımızı bir
yarışa, karmaşaya döndürüyoruz, yaşamlarımız üzerindeki kontrolümüzü
kaybediyoruz. Oysa bilinen basit bir gerçek var “Zamanı yönetmek yaşamı
yönetmektir.”
İçinde yaşadığımız yüzyıl, zaman yönetimini daha da önemli bir hale
getiriyor. Yapılması gereken ve yapmayı arzuladığımız onca şey var ve zaman
çok kısa…Sahi gün herkes için 24 saat değil miydi?
Zamanı algılayışımızda ve yaşayışımızdaki farklılıklar yaptığımız işi,
yaptığımız iş ne olursa olsun, sevip sevmememizden kaynaklanıyor. Eğer
yaptığımız işi seviyorsak, severek emek verdiğimizde zamanı düşünmüyoruz
bile. Zaman verimli bir şekilde akıp gidiyor. Ancak yine de doğru bir
planlama her zaman işe yarıyor.
Yapmayı düşündüğümüz işleri planlarken, onları; “önemli”, “önemli değil”,
“acil”, “acil değil” kategorilerine ayırarak başlayabiliriz. Yaptığımız bu
önceliklendirme işlerimizi kolaylaştırır. Acil ve önemli olanları
tamamlayarak, acil olmayan ve önemli olmayanlarla devam edebiliriz. Elbette
bu konuda kendimize karşı dürüst olmak ve doğru önceliklendirme yapmak çok
önemlidir. Yapmaktan sürekli kaçarak ertelediğimiz acil ve önemli işlerin
geciktirilmesi ileride ciddi sorunlara yol açabilir.
Zamanımızı nasıl kullanacağımız konusunda öyle çok seçeneğimiz var ki;
sadece seçim yapmak bile zaman alabilir. Ama doğru önceliklendirmeyi yapıp
işe koyulduğumuzda, kararlılığımız ve gayretimiz bizi başarıya
götürecektir. Hem iş hayatımızda, hem özel hayatımızda hedeflerimizi,
yapmak istediklerimizi çok iyi belirleyip, amaçlarımıza ulaşmak için
izleyeceğimiz yol haritalarımızı ortaya koymalıyız. “Uzun zaman
planlaması”ndan “kısa zaman planlaması”na doğru gitmek bir yol olabilir.
Örneğin beş yıl sonra kendimizi nerede görmek istiyoruz? Peki önümüzdeki
yıl ne yapıyor olacağız? Bu ay içinde bitirmemiz gereken projeler neler? Bu
haftayı nasıl planlarsak işlerimizi yetiştirebiliriz? Sürekli ihmal
ettiğimiz spora başlarsak haftanın hangi günleri gidebiliriz? Peki bugün,
bugün neler yapacağız ve nasıl bir yol izleyeceğiz? Akşam sinemaya gitmek
için vaktimiz olacak mı, yoksa önce alışveriş mi yapmalıyız? Peki ne zaman
dinleneceğiz?
Tüm istediklerimiz ve yapmamız gerekenler için yeterli zamanımız var.
Zamanımızı planlamak için ayıracağımız kısa bir süre bize ciddi anlamda
zaman kazandıracaktır. İnanın, üzerinde durup düşünmeye ve zaman ayırmaya
değer. Asıl zaman kaybı, zamanımızın azlığından ya da başkalarının
zamanımızı nasıl çaldığından şikayet etmektir. Yaşamlarımızı olağanüstü
kılmak için, zamanın en değerli hazinemiz olduğunu unutmadan, geri dönüşü
olmayan zamana sahip çıkalım, yaşadığımız her ana…
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home