BiriktirmeKutusu

Fotoğrafım
Ad:
Konum: Türkiye

Çarşamba, Şubat 28, 2007

68 * MUTLU EVLILIK

MUTLULUK İÇİN

Ekrem, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.
Alaycı bir ses tonuyla :
- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.
- Hayır çikolata parası lazım!
Ekrem'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.
- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı
yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.
Ekrem adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini
anlayamamıştı.
- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona
çikolata götürmek istiyorum.
- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca
ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlakaçikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Ekrem'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.
Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.
- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
Ekrem'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.
- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım.
Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.
Ekrem oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.
- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanına.
- Yok mu eşin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?
- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.
- Hımmmm. Aşk hem de otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.
- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.
- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine
bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?
Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.
- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, her gün çeşit çeşit
yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.
- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ?
- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?
- Küçük kızı severek.
- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?
- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
- Nasıl yani ?
- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya
bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?
- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.
- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da
yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana
bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.
- Hiç kavga etmez misiniz siz?
- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için
uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.
- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.
- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar.
En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla
aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla
bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.
- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim billmiyorum.
Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.
- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu
olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.
- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.
- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Amahediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan
hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu.
Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedeninive mutlu ettim onu.
Adam ayağa kalktı.
- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.
- Ekrem de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.
- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.
- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi. Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin
mutluluğuyla, binbir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Ekrem de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.
Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Ekrem hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu.
- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.
İnci hiç konuşmadı.
- Sorsana "niye" diye.
İnci kızgın kızgın:
- Niye? Diye sordu.
- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi
yumuşamıştı.
- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.
- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım" Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü
alamazsın.
- Özür dilerim seni kırdığım için.
Sonra Ekrem yere diz çöktü.
- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme. Ekrem yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu. İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.
- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin,
dedi. Ekrem işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü .Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.

M.Yaşar GİZDEM

67 * TURKLERE OZGUOLME SEKILLERI

turklere ozgu olme sekilleri bir işcinin 600 tonluk press makinasinin arasindan emeklemek suretiyle gecerek ucundaki 2450 santigratlik firinda sigarasini yakmaya calismasi ozgun bir tekniktir mesela.şehir eşkiyalarının futbol maçlarından sonra oraya buraya ateş açması sonucu etrafa saçılan serseri kurşunlara hedef olma sonucu ölüm. arkadasinin kicina kompresor sokmasi sonucu hakkin rahmetine kavusmak.tup gaz zehirlenmesi, kan davasi, arabanin tekerinin yerinden firlamasi, bir arabaya 11 kisi binip viyaduge ucmak -olmustu istanbul'da- , katta olmayan asansore binme tesebbusu, viagrada doz asimi vb.
sofben ve de soba zehirlenmesiyle olum. arabayla yolda giderken yukardaki kopruden asagi ucan arabanin uzerinize dusmesiyle gerceklesen olum (bkz: based on a true story). yüzme bilmediği halde baraj sularında serinlemek isterken gelen ölüm.havuzda kapakların açılmasıyla küçük çocukların başına gelen ölüm (allah korusun).yatagındakı tahtakurusu veya bılımum haseratı oldurmek ıcın yatagı ılacladıktan bıraz sonra uykuya dalarak gocmek..
elektrik diregine yaslanip ayakkabisina kacan tasi cikartmak icin ayagini silkelerken elektrik carptigini sanan yardinsever bir laz tarafindan kafasina kurek, kalas vb vurularak olmek...
denizcilik isletmesinin gazientep tankerinde gecen bir olay: geminin ücüncü mühendisi kontrol icin geminin buhar kazanina girer (kimseye haber vermemistir) . daha sonra isgüzarin biri "niye bu kazan kapagi acik" der ve kapagi kapatir akabinde gemi sefere cikar. gemide 3. muhendisi ararlar ama adam yoktur. "herhalde gemiden kacti" derler. daha sonra (3-5 gün sonra) yine bir sebeple kazanin kapagi acilir ve kapagin önünde adamin iskeletiyle karsilasirlar. gaziantep tankerinde gecen baska bir olay: olay yeri yine buhar kazanidir. bu sefer uc kisi kazani kontrole girer. bu arada isguzar yagci silicilerden biri (ki bunlarin yuzde doksani karadenizlidir) "abi adamlar iceride baslarina kaza gelmesin" deyip kizgin buhar vanasini biraz daha sikmaya kalkar ve fakat vanayi kirar, vana bosalir. iceridekiler buharin geldigini anladiklarinda cok gec kalmislardir. kapiya kacma tesebbüsünde bulunurlar ama sadece kapiya yakin olan ciddi yaniklarla kurtulabilir.
-yolda mutlu mesut yürürken kafaya balkon düşmesi..yobazlar tarafindan yakilarak olmekacliktan olmekkazik yeme sonucu anal efenksiyon gecirip olmek ulkuculer tarafindan kafa goze kalas yiyerek veya bicaklanarak veya kursunlanarak olmek aski, iski, *ski cukuruna dusup olmek iskence sonucu intihara meyil gosterip ayakkabi bagcigi ile kendini asarak olmek milletvekili ve devletin yakin ilgisi sonucu duygu yumagi bozuklugu gecirip olmek polisin sevgi gostermesi yuzunden utanarak olmek dovme sahibi olmak sonucu dovulerek olmek mahallenin namusunun sorulmasi sonucu olmek dusunce sahibi olundugu icin olmek koyun sanilarak(alla alla) kurban edilme sonucu olmek vs...-balkondan aşşağı işerken* çişin elektrik tellerine gelmesi ve eletrik çarpması sonucu ölüm. -nüfus sayımı nedeniyle bom boş olan otoyolda bir sayım görevlisinin bariyerlere girmesi sonucu ölümü. -aynı işyerinde biri gündüz bir gece vardiyasında olmak üzere çalışmakta olan baba oğuldan;biri mobylette motor ile işe gitmekte diğeri ise bir başka mobylette ile eve dönmekte iken,yol üzerindeki sert bir virajda karşılaşmaları ve birbirlerine selam vermek isterken çarpışıp beraberce ölmeleri*. -kafalar güzel bir şekilde tem otoyolunda seyreden bir araçdaki* beş kişinin; süper fm'de çalmaya başlayan oynak bir şarkı sonrası aracı sağa çekmesi ve tem'de göbek atmaya başlaması sonucu ölüm.daha da ilginci bu 5 kişiden 3'ünün ölümü ve üçüne de ayrı ayrı araçların çarpmış olması.
balkonda milli maç galibiyetiyle coşarken: -avrupaaağğ avrupaaağ duy sesiimi (dan dan dan)* oooaaaaaaahhhhhh. ...
araç kırmızı ışıkta beklemektedir. arkada da bir araç durmaktadır. birden bir gürültü duyulur ve öndeki aracın üzerine bir başka araç düşer!!!! düşen aracın şoför koltuğunda, şehir içi hız limitlerini ve kırmızı ışığı gereksiz bulan bir manda oturmaktadır, duramaz, bir araca çarpıp havalanır ve en öndeki aracın üstünde bulur kendini... yaşanmış bu olayda -tanrıya şükür- ölüm gerçekleşmemiştir, yalnızca(!) felç vakası vardır ama, bu ölüm olasılığının yüksekliğini, olayın türklere özgü olduğu gerçeğini ve -ısrarla vurgulamak gerek- sebep olan aracın sürücüsünün "manda" olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
konser sırasında coşarken: -taarkaaaaaaan. . taaarrrkaaaaaan. .* tark.. oheerkk.. imda... imd..t.. ..
emekli kuyruğunda beklerken: - yaa işte mirim.. kim derdi ki personel şefi şevket bu hallere düşecek, kuyruklarda bekleyecekti saatlerce.. hasta oluyorum bunlara işte.. sinir yapıyo bende * - tamam şevketcim sakin ol bak kalbin v.. şevket? - gggghhh.hhhh. .
kahvede arkadaslarla okey oynarken uzerine inek dusmesi. neyse ki adam olmemis, ancak yine de omrunun geri kalan kisminda niyazi nick'iyle yasamak zorunda kalmis olsa gerek.
eskiden anlatilan bir lunapark vakasi vardi. parkin 2 kafadar gece bekcisi, su ucan sandelye midir nedir iste onu calistirip bi guzel kurulmuslar. ancak gulup eglendikten ve birbirlerine havada esek sakalari yaptiktan sonra, ufak ancak, onemli bir ayrintiyi atladiklarini fark etmisler: salincagi kim durduracaaak? !! bekcilerin ikisi de butun gece kusarak hakkin rahmetine kavusmuslar.
- kok komuru ile hava gazi uretilen tesislerde kok komurunun bulundugu kocaman havuzda (huni $eklinde) sicak olur diye uyuyup, hava gazi uretimine gecilmesine ragmen uyanmayip hava gazi uretimini durduracak bicimde vefat etmek. - kalorifer kazanini bir kere doldurur sabaha kadar uyurum, nasil olsa o yanar diye doldurup, uyuyup, elektrikler kesilipte motor cali$madiginda kedi gibi daha da bi derin uykuya dalip yaninda birinci kattakileri de alarak vefat etmek. - dogalgaz/tupgaz sizintisi olan bir mekana agzinda sigara ile girerek, i$iklari acarak, hatta o ortamda cakmak yakarak vefat etmek.
henüz gerçekleşmemiş olsa da, kazancı yokuşunun başındaki bi büfede* bitmekte olan tüp için bir elektrikli ısıtıcı durmaktadır, bu ısıtıcının görevi tüpü ısıtmak suretiyle biraz daha gaz çıkmasını sağlamaktır, yakında bu yöntem neticesinde tüpgaz patlaması sonunda gerçekleşcek ölüm,ölümler istanbulun ortasinda 20 cm kursun kapli bi kutu bulmak kurek ve kazmayla acmaya calismak becerememek-ulan bu kadar saglam yaptilarsa cok degerli biseydir satariz loww diyipkepceyle vurarak acmak icinde ki bi hastaneden obur hastaneye goturulurken yolda kaybedilen (nasil kaybedilir asil soru bu aslinda) rontgen cekmekte kullanilan radyo aktif hede hodolere magruz kalmak akabinde derinizin pul pul dokulmesi sonucu essek cennetini boylamak

Pazar, Şubat 11, 2007

66 * GUZEL SOZLER

"Bazi insanlar herseyin fiyatini bilirler ama hicbirseyin degerini bilmezler." Oscar Wilde

(bu sozu bugun gazetede okudum- maalesef tanidigim birine soyluyorum ben de tum kalbim ve aklimla)

Ey insan..! Edep nedir diye arar, sorarsan eğer; bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül gösterebilmektir. (Mevlana.)

(bu sozu de ayni kisi basta olmak uzere, hakeden herkese soyluyorum)

65 * IYI ve KOTU

Leonardo da Vinci 'Son Aksam Yemegi' isimli resmini yapmayi
dusundugunde buyuk bir guclukle karsilasti.. .

Iyi'yi Isa'nin bedeninde, Kotu'yu de Isa'nin arkadasi olan ve son
aksam yemeginde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nin bedeninde
tasvir etmek zorundaydi.. .

Resmi yarim birakarak bu iki kisiye model olarak kullanabilecegi
birilerini aramaya basladi. Bir gun bir koronun verdigi konser
sirasinda,korodakil erden birinin Isa tasvirine cok uydugunu farketti. Onu poz vermesi icin atolyesine davet etti,sayisiz taslak ve eskiz cizdi.

Aradan 3 yil gecti. 'Son Aksam Yemegi' neredeyse tamamlanmisti, ancak Leonardo da Vinci henuz Yahuda icin kullanacagi modeli
bulamamisti. ...

Leonardo'nun calistigi kilisenin kardinali, resmi bir an once bitirmesi
icin ressami sIkistirmaya basladi.Gunlerce aradiktan sonra Leonardo
vaktinden once yaslanmis genc bir adam buldu.
Pacavralar icindeki bu adam sarhosluktan kendinden gecmis bir durumda kaldirim kenarina yigilmisti.Leonardo yardimcilarina adami guclukle de olsa kiliseye tasimalarini soyledi cunku artik taslak cizecek zamani kalmamisti.Kiliseye varinca yardimcilar adami ayaga
diktiler.Zavalli, basina gelenleri anlamamisti. Leonardo adamin yuzunde gorulen inancsizligi, gunahi, bencilligi resme
geciriyordu. ..

Leonardo isini bitirdiginde, o zamana kadar sarhoslugun etkisinden
kurtulmus olan berdus gozlerini acti ve bu harika duvar resmini gordu.

Saskinlik ve huzun dolu bir sesle soyle dedi:

'Ben bu resmi daha once gordum...

''Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci, o da sasirmisti.

'Uc yil once' dedi adam.. 'Elimde avucumda olani kaybetmeden once. O siralarda bir koroda sarki soyluyordum, pek cok hayalim vardi, bir ressam beni Isa'nin yuzu icin modellik yapmak uzere
davet etmisti...'

Iyi ve Kotu'nun yuzu aynidir...
Her sey insanin yoluna ne zaman ciktiklarina baglidir...

Paulo Coelho

Cuma, Şubat 09, 2007

64* IZMIRLI OLMAK

Bu da benden buradaki tum Izmirli blogger dostlara ithafen olsun istedm:


Ege Life'tan CEM BARRACUDA'nýn yazýsý..........

>>Ýzmirli olmaya ve izmirli kalmaya....
>>
>> >Güzel bir yazý bence okuyun....
>> >
>> >Cem Baracuda yaziyor...
>> >"Bir senedir Ege Life dergisinde yaziyorum ya, imtiyaz sahibi,
>> >yani "patron"
>> >Sevgili Cumhur Kucukkahveci, Ege Life'in geleneksel yazarlar
>> >toplantisi icin beni Ýzmir'e davet etti.
>> >Atladim ucaga gittim Ýzmir'e.
>> >O aksam hem yazarlar toplantisina katilacagim hem de gunduz Ýzmir
>> >acenteleri ile gorusmeler yapacagim.
>> >Havas'in servisi ile direkt Karsiyaka'ya gectim. Ýlk toplantim
>>orada.
>> >Apartmanin bahcesinden girerken bir hanimla karsilastim.
>>"Gunaydin" dedi gulumseyerek.
>> >Aha!... ne hos. Ama sasirdigim icin ben karsilik veremedim.
>>Bakakaldim.
>> >Apartmana girdim.
>> >Merdivenleri cikarken bir beyle karsilastim. Gulumseyerek bir
>> >gunaydin da ondan aldim.
>> >Allah Allah. Su "Ege Life'in kudreti"ni goruyor musun? Yavas
>> >yavas Ýzmir'de beni tanimaya basladilar demek.
>> >Neyse ilk ziyaretimi gerceklestirdim.
>> >Ýki saat sonra Konak'ta bir baska toplantim var. Dogru vapura.
>> >Biletimi alacagim.
>> >Gisedeki memur da "gunaydin" dedi. Tanidi beni tabii ki... Gectim
>> >turnikeden. Vapur geldi.
>> >Millet sakin sakin duruyor. Soyle sagima bir omuz, soluma bir
>> >celme gectim one.
>> >Kostum, girdim vapura. Herkesten once kaptim bir yer, oturuyorum.
>> >Once yanimdaki, sonra karsimdaki ve daha sonra gelen delikanli da
>> >"gunaydin" dedi.
>> >E normal artik tabi. Kolay degil. Koskoca Ege Life'in koskoca
>>yazariyim.
>> >Taniyacaklar beni.
>> >Ama o ne, herkes birbirine gulumseyip selam vermeye basladi.
>> >Hatta yanimdaki ogrenci oldugu anlasilan bir delikanli yerinden
>> >kalkip bir kadina yer verdi, kadin da, kadinin kocasi da delikanliya
>> >ayri ayri tesekkur ettiler. Neyse, Akraba olsalar gerek.
>> >On dakika sonra vapur yanasti. Ben yine calimlarima devam edip
>> >insanlarin arasindan siyrilip hemen en one gectim.
>> >Vapur yanasmadan atladim. Her zamanki gibi basladim benden onde
>> >gidenlerle yarismaya. Ýlerideki direge kadar su kizi gecmeliyim.
>>Haydi oglum bastir.
>> >Ohh gectim. Simdi bir ilerideki direge kadar su ondeki sapkali
>> >amcaya yetismeliyim.
>> >O da tamam. Simdi... Ani bir fren ve durdum. N'oluyo yaa?
>> >N'apiyorsun oglum?
>> >
>> >Nereye yetisiyorsun? . Daha bulusmana bir saat var. Dur bi..
>>Sakin ol!
>> >Oturdum "pasaportta" (iskele yaninda bir semt) bir yere. Basladim
>> >Ýzmir'lileri gozetlemeye.
>> >
>> >Ýzmir'liler gulumsuyor. Surat asma yok.
>> >
>> >Ýzmir'liler birbirlerine "gunaydin" diyor, selam veriyor.
>> >
>> >Ýzmir'liler yuruyor, itismiyor, yarismiyor.
>> >
>> >Ýzmir'liler yere cop atmiyor, tukurmuyor.
>> >
>> >Ýzmir'liler birbirlerini dinliyor, ayni anda konusmuyor.
>> >
>> >Ýzmir'liler vapurda, otobuste okuyor.
>> >
>> >Yesil yanar yanmaz zart-zurt korna calmiyor. Yurruu diye
>>bagirmiyor.
>> >
>> >Ýzmir'liler nazik.
>> >
>> >Ýzmir'liler temiz.
>> >
>> >Ýzmir'liler guzel.
>> >
>> >Ýzmir guzel
>> >
>> >Kendimi EFES'in kurulus efsanesindeki, tavada pisirdigi baligini
>>kapan
>> >kucuk yaban domuzunu (Jabali) kovalarken tesaduf eseri Efes'i
>> >kesfeden balikciya benzettim.
>> >
>> >Ben Ýzmir'i kesfettim. Ýzmirliyi kesfettim bu seyahatimde.
>> >
>> >Bu arada herkesin de Ýzmirli olamayacagini da kesfettim.
>> >
>> >Peki ben Ýzmirli olabilir miyim acaba?
>> >
>> >Kocca bir soru isareti.
>> >
>> >Bu arada; Acaba neden hala bazi Ýzmirliler Ýstanbullu olmaya
>>calisir?
>>
>> >Ýste onu anlamam.
>> >
>> >Ýstanbul'da tas ustunde tas mi kaldi? Ýstanbul'da dolasacak
>>(tecavuze
>> >ugranmayacak) park mi kaldi, Ýstanbul'da cantani capraz asmadan
>> >dolasacak cadde mi kaldi, peki ya yuruyecek kaldirim var mi?
>> >
>> >Nisantasi'nda kopek pisliklerine, Aksaray'da tukuruklere
>>basmamak,
>> >kaldirimlardaki arabalara cikmamak, Beyoglu'nda omuz yememek
>>icin "slalom" yapmak zorunda kalmak hos mu?
>> >
>> >Gunde 1.5 saat gidis, 1.5 saat donusten 3 saati yolda gecirmenin
>> >8 saat uykuyu cikarinca maliyetinin 1 senede 54 gun (kabaca
>>senede 2 ay yolda) oldugunu bilen var mi?
>> >
>> >Ya istanbul'da isten eve gelip tekrar eglenmeye cikmanin hemen
>>hemen
>> >imkansiz oldugunu, bu yuzden aksam disari cikacaklarin naylon
>>torbada
>> >gece kiyafetini ve ayakkabisini yaninda ise goturmek zorunda
>>oldugunu biliyor musunuz?
>> >
>> >Karsida oturan annelerin ortalama ancak ayda 1 kez ziyaret
>> >edilebildigini biliyor musunuz?
>> >
>> >Sorarim "ortalama" bir Ýstanbulluya; En son apartmaninizda adini
>>bile
>> >bilmediginize emin oldugum komsunuzdan ne zaman tuz, kahve
>>istediniz?
>> >
>> >Birakin onu ne zaman ona gunaydin dediniz, selam verdiniz veya
>>aldiniz?
>> >
>> >Duzenli gorustugunuz kac arkadasiniz var?
>> >
>> >Ýs ve para konusmadan en son ne zaman ve kiminle muhabbet
>>ettiniz?
>>
>> >Bunlari bos verin.
>> >
>> >En son "sadece kendiniz icin" ne kadar vakit ayirdiniz ve ne
>>zaman?
>> >
>> >Hepsi bir yana, bir bayana kapiyi actiniz, otobuste veya vapurda
>> >yer verdiniz.
>> >
>> >Tesekkur mu bekliyorsunuz?
>> >
>> >Ne tesekkuru? Hazir olun, kadinin kendisinden veya kocasindan
>> >"hoosst" diye karsilik alirsaniz sasirmayin.
>> >
>> >Hadi Lutfen "herkesi kendin gibi zannetme" geyiklerine falan
>>girmeyelim.
>> >Ýstanbul'da durum budur.