BiriktirmeKutusu

Fotoğrafım
Ad:
Konum: Türkiye

Salı, Nisan 24, 2007

DEGER BILMEK!

Bir gun Avrupa'nin unlu sanat merkezikentlerinden birinde gezencocugun biri bir vitrinde cok hos birtablogorur. Tablo bedelioldukca pahalidir.Cocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinindogum gunune almayi isterve bir is bulup kit kanaat gecinerekbiriktirdigi tum para ilemagazaya gider.Sanslidir tablo hala satilmamistir. Icerigirer ve tabloyu bir sureyakindan izledikten sonra resmi yapansanatciyi bulur ve "agabeymindogum gunu icin bu resmi satin almakistiyorum, tum paramda bu kadar"der.Ressam birsure dusundukten sonra. Resmipaketler ve resmi satar.Cocuk paketini alir ve tesekkur ederekcikar.Magazada adamin arkadaslari da vardir vesaskin saskin sorarlar:"Sen ne yaptin o resmin degeri milyonlarederdi. Neden bu kadar cuzibir rakama sattin?"Adam cevap verir:''Evet, ben bu resme milyonlarini verecekbirsuru insanbulabilirdim, ancak tum servetini bu resmeverecek kac kisibulabilirdim? ...

"Gunumuzde insanlar her seyin fiyatini biliyor, fakat hicbir seyindegerini bilmiyorlar. "Oscar Wilde

Cuma, Nisan 20, 2007

CAN DUNDAR'dan

Benim yaslarim **** **

Insan 5yasina gelmeden anliyor; acligin oldurdugunu, sogugundondurdugunu, atesin yaktigini... Sevgisizligin insanin caniniacittigini.. .Duygulari, nesneleri, kisileri, cevresini taniyor.Her sey ona cokbuyuk gorunuyor:Ev, masa, anne, baba...10 'una gelmeden oyunla, sayilarla, harflerletanisiyor. Azgin bir istahla ogreniyor. Kiz ya da erkek oldugunu farkediyor. Dunyanin evde, okulda kendisine anlatilandan da buyuk oldugununayirdina variyor.15' inde, tam da en cok kendini sevdirecegi cagda, sivilcelenenyuzunden,degisen bedeninden utanirken aski kesfediyor.Disdunya kadar ic dunyanin da buyuk salonlari ve kendisinin bile bilmedigiodalari oldugunu, acildikca o odalardan devasa bahcelere cikildiginihissediyor, buyuleniyor. Sarkilarin icinde sevdalar gezdirdigini, siirinher turden hasreti dindirdigini anliyor. Ask acisini ogreniyor. Yine deseviyor; ille seviyor, inadina seviyor.20 'sinde putlarini yikiyor, baskaldiriyor,kanatlaniyor.Her seyona kucuk gorunuyor:Ev, masa, anne, baba..."Dunya kucukmus; buyuk olan benim" efelenmeleribasliyor.Lakindunya bunu bilmiyor.Oyuzden 20 'ler cogu zaman hayal kirikliklariylageliyor.25 'indeayaklar biraz yere degiyor.Okul bitiyor, is telasibasliyor.Siniftaogrenilenlerin aki, sokaktaki gerceklerin karasina carpip grilesiyor.Yoluhizli gelenler cabuk yorularak, sevdigini bulanlarsa kalbindenvurularakevleniyor genelde...5 yil once uzak bir ulke olan "istikbal", daha yakinageliyor."Birdenizde yangin cikarma" hayalierteleniyor."Dunyazor"lasiyor.30 'undamuhasebeye basliyor insan:"Dunya hâlâ beni tanimadi, ustelik galiba ben dedunyayi tam tanimiyorum" donemi...Mevcut bilgilerin sorguyeri...Kuskunun beyligi...Tehlikeli yaslar: "Bunun nesine hayran oldum kiben" pismanliklari, "Hakkimi yediler" sizlanmalari, sirta saplananhancerler, celmeler, dost kaziklari, agir agir olgunlastiriyorinsani...35,yolun yarisi...Hic okul asmadan, evden kacmadan, bir terasta sevdigiyle opusup bircadirda uyanmadan 20 'sine gelenler icin gecikmis telafi caglari...Dahaonce hic yuz verilmemis ana-babalarin sozune yeniden kulakkabartilanyaslar... Olgunlugun karasulari.. .40 'inda eski kotlar dar gelmeye, saclara akdusmeye, aile buyukleriyaslanip olmeye basladiginda bocaliyorinsan...Panik,kadinlari kuafore surukluyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisinibirden yeni sevda hayallerine. .. Yiten genclige, boyali saclarla, icecekilen karinlarla, kirmizi arabalarla care araniyor.45'inde"istikbal" denilen o uzak ulkenin topragina ayak basiyor insan...Hemolum yarinmis gibi, hem hic olmeyecekmis gibi yasamasiniogreniyor.Eskidostlar, hatiralar kiymete biniyor.Didismenin yerini sukûnet, boburlenmenin yerininedamet, kinin yerinimerhamet aliyor. "Keske"ler "iyi ki"lerle, hirslar hazlarla yerdegistiriyor.Budunyayi silkelemekten, daha iyi bir dunya icin kavgavermektenvazgecmeseniz de, obur dunya umuduna da kulak kabartiyorsunuz, arasira...Genellenemez tabii; bunlar benimyaslarim.Sonrasini bilmiyorum henuz; ogrendikceyazarim.Can Dundar *

Pazar, Nisan 01, 2007

80 * HAYATA DAIR

Gunlerden bir gun, koylerden birinde, adamin birinin esegi, kuyunun birine dusmus. Niye duser, nasil duser sormayin. Esek bu. Dusmus iste. Belki kor bir kuyuydu, agzi tahtayla kapatilmisti belki, uzerine de toprak dokulmustu. Zamanla tahta curudu, zayifladi, toprakta biten otlari yemek isteyen esegin agirligini cekemedi ve gum. Hayvancik saatlerce aci icinde kivrandi, bagirdi kendi dilinde. Ayiptir soylemesi, anirdi yani. Sesini duyan sahibi gelip bakti ki vaziyet kotu. Zavalli esegi kuyunun dibinde melul mahzun bakiniyor. Ustelik yaralanmis. Karsilastigi bu durumda kendini esegi kadar zavalli hisseden adamcagiz koyluleri yardima cagirdi. Ne yapsak, ne etsek, nasil cikarsak sorulari havada kaldi. Sonunda karar verildi ki kurtarmak icin calismaya degmez. Tek care, kuyuyu toprakla ortmek. Ellerine aldiklari kureklerle etraftan kuyunun icine toprak attilar. Zavalli hayvan, uzerine gelen topraklari, her seferinde silkinerek dibe doktu. Ayaklarinin altina aldigi toprak sayesinde her an biraz daha yukseldi . Ve sonunda yukariya kadar cikmis oldu. Koyluler agzi acik bakakaldi. Hayat, bazen bizim de uzerimize abanir. Ne bazeni, cogu zaman. Toz toprakla ortmeye calisanlar cok olur. Bunlarla basetmenin tek yolu, yakinip sizlanmak degil, dusunup silkinmek ve kurtulmak, aydinliga adim atmaktir. Kor kuyuda olsak bile...